Türkisch | Englisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | yanıp sönen | blink n. | ||
It's minus six outside and the heating's on the blink. Dışarısı eksi altı ve kaloriferler yanıp sönüyor. More Sentences |
||||
General | yanıp sönen | flashing adj. | ||
Layla saw blue lights flashing behind her car. Layla arabasının arkasında yanıp sönen mavi ışıklar gördü. More Sentences |
||||
Computer | ||||
Computer | yanıp sönen | blinking adj. | ||
There are some red lights blinking on the console. Konsolda yanıp sönen bazı kırmızı ışıklar var. More Sentences |
||||
General | ||||
General | yanıp sönen | aflicker adj. | ||
General | yanıp sönen | coruscating adj. |